Şiirlerimiz

GÜRÜN VE SEN
Gurbete akşam olunca sensiz ,
Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .
Anılar, güzellikler sarınca sessiz ,

Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .
Sen hislendin mi acıyla geceleri ,
Kalemin yas tutup yazdı mı heceleri ,
Her şeyi unutup andın mı yüceleri ,
Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .

Zaman olur Tohma gibi çağladığımda ,
Ferhat gibi senin için ağladığımda ,
Şarkılarla yaramı dağladığımda ,

Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .
Neyleyim buluşmak zor olsa bile ,
Vatanım ve aşkım dolanır dile ,

Her akşam veririm duygumu sele ,
Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü

Bilgisayar Öğretmeni
Ali Gülsoy

_________________________________

BİZİM ELLER
Hasretini çektiğim Terzioğlu Dağı,
Elvan elvan çiçeklerin açtı mı?
Çevre yanın çiçeklerin otağı,
Bizim eller nice oldu göçtü mü?

Güneyinde Sultan Pınarı,
Kalktı m’ola Beş Tepe’nin karları,
Bir hoş öter Ihlahan’ın kuşları,
Uçtu m’ola yavru kumru yuvadan?
Doğusu Kazören, Halbur Kayası,
Batısı Babus’tur, Karakuz Yaylası,
Üçpınardan geçer köylerin yolu,
Ucuz pınarından içtin mi suyu?
Yeşil atlas giymiş dağlar süslenmiş,
Sazcağız’ın eteğine yaslanmış,
Gölüce de duman olmuş puslanmış,
Kızılören yolu nice oldu kardaşlar?
Zaman olur göçler geri dönende,
Güzeller yaylalardan inande,
Dilberler badesini sunanda,
Yeşil Gürün Hatırlanır mı azep?

Arzu ALPARSLAN
Cumhuriyet Üniversitesi
Fen Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edb. Bölümü Öğrencisi

_________________________________

Deniz kenarında mecnun gezerken,
Elime bir cura saz iras geldi.

Nice şükr etmeyim Bârî Hüdâya,
Şahan arar iken baz iras geldi.

Ayağına geymiş altından nalın,
Gel dudu dillim, gel, karşımda salın.

Mevlâ’dan istedim bir tâze gelin,
İkbâl geri döndü, kız iras geldi.

Yarimin giydiği atlasın hası,
Silindi gönlümün, kalmadı pası;

Koynunda Beslemiş Gürün alması,
Memesin emerken ağz’iras geldi.

Karac’Oğlan der ki: Hazer eyledim,
Dostun bahçasına nazar eyledim.

Seksen şeftaliye Pazar eyledim,
Sayısın yitirdim, yüz iras geldi.

Karacaoğlan

_________________________________

GÜRÜNÜM
Senden uzak hasretini çekenler
İçten içe yanar gider Gürün’üm
Yaşta küçük fakat erken çökenler
Hasretinle yanıp tüter Gürün’üm.
Dört mevsim sendedir, baharın neşe,
Gezdim her yanını ben köşe köşe
Şaşkın oldum, gidemedim bir işe,
Senin hasretinle yandım Gürün’üm.
Sivas vilayetim, kasabam Gürün
Bir kez olsun dostlar sizler de görün,
Gidin o belde de devranlar sürün,
Neşe dolun Gökpınar sende Gürün’üm.
Yalçın kayaların var. Şuğul’un ulu.
Sağı meyveliktir. Çiçeklik solu.
Ersani ah çeker o da Allah kulu
Sana kavuşmayı özler Gürün’üm.
Ersani YİĞİTTÜRK

_________________________________

VAR
Gürünlüdür Ankara’da oturur
Hemşehrilerinin derdine çare yetirir
Burslar verir öğrenciler okutur.
YALÇIN KOCABEY gibi Milletvekilimiz var

Şuğul ile Gökpınarı gez tanı
Gövdeli dağında çiçek zamanı
İnşallah olur cumhurbaşkanı
Edip BAŞER gibi paşamız var.

Çalışan kazanır büyük kârımız
Ona feda olsun bütün varımız
Emniyet teşkilatında iftiharımız
Feyzullah ARSLAN gibi müdürümüz var

Doğunun yolu Gürün’den geçer
Bahçeleri güzel gül koku saçar
Fakir fukaraya kol kanat açar
İSMET YILMAZ gibi Bakanımız var

Akdere’de akar Fırat’ın suyu
Şölen Çikolatataları Başören köyü
Temiz yürekli fakir babası
Asef ÇOBAN gibi hemşerimiz var.

Lezzet Sofrası denir onun adına
Doyamazsın Kebabının tadına
Yolunuz düşerse uğran yanına
Ahmet Güneş gibi Kebapcımız var

Tez gidip gelemem yolumuz uzak
Gürün’de açıldı gül ile budak
Misafir ağırlamada üstüne yok
Yaşar AKTAŞ gibi ev sahibimiz var.

Gürünün içme suyu AG’den gelir
Giderken ÇAKŞUR’da geçilir
Anestesicidir AĞRILARI dindirir
Avni Babacan gibi Doktorumuz var

Gurbet elde Gürün’ün insanı çoktur
Beyefendilikden üzerine yoktur
İdareciliği güzel işleri aktır
Bekir ulubaş gibi Müdürümüz var

Dağılmıştır her tarafa insanı
DOĞAN Gürünlüyü gurbette tanı
Bize emanet etti bu güzel vatanı
Yüce ATATÜRK gibi liderimiz var.
DOĞAN YALÇINKAYA

_________________________________

GÜRÜN’Ü ÖZLUYORUM
02-02-2006

Gök mani dal yeşil tarla sarı
Kuşların çiçeklerin diyarı
Ne başta dert ne gönülde hasret
Doğduğum büyüdüğüm GÜRÜN’ü özlüyorum

Ne zengin ne fakır sen ben farkı
Kardeş kavgası olmayan
Kış günü herkesin evi barkı olan
Doğduğum büyüdüğüm GÜRÜN’nü özlüyorum

Yaşamak sevmek gönülden olan
Hiçbir dert keder olmayan
Olursa bir şikayet ölümden olan
Doğduğum büyüdüğüm GÜRÜN’ü özlüyorum

DOĞAN YALÇINKAYA

——————————————–

GÜRÜN VE SEN
Gurbete akşam olunca sensiz ,
Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .
Anılar, güzellikler sarınca sessiz ,

Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .
Sen hislendin mi acıyla geceleri ,
Kalemin yas tutup yazdı mı heceleri ,
Her şeyi unutup andın mı yüceleri ,
Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .

Zaman olur Tohma gibi çağladığımda ,
Ferhat gibi senin için ağladığımda ,
Şarkılarla yaramı dağladığımda ,

Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü .
Neyleyim buluşmak zor olsa bile ,
Vatanım ve aşkım dolanır dile ,

Her akşam veririm duygumu sele ,
Bir seni düşünürüm birde Gürün’ü

Bilgisayar Öğretmeni
Ali Gülsoy

_________________________________

BİZİM ELLER
Hasretini çektiğim Terzioğlu Dağı,
Elvan elvan çiçeklerin açtı mı?
Çevre yanın çiçeklerin otağı,
Bizim eller nice oldu göçtü mü?

Güneyinde Sultan Pınarı,
Kalktı m’ola Beş Tepe’nin karları,
Bir hoş öter Ihlahan’ın kuşları,
Uçtu m’ola yavru kumru yuvadan?
Doğusu Kazören, Halbur Kayası,
Batısı Babus’tur, Karakuz Yaylası,
Üçpınardan geçer köylerin yolu,
Ucuz pınarından içtin mi suyu?
Yeşil atlas giymiş dağlar süslenmiş,
Sazcağız’ın eteğine yaslanmış,
Gölüce de duman olmuş puslanmış,
Kızılören yolu nice oldu kardaşlar?
Zaman olur göçler geri dönende,
Güzeller yaylalardan inande,
Dilberler badesini sunanda,
Yeşil Gürün Hatırlanır mı azep?

Arzu ALPARSLAN
Cumhuriyet Üniversitesi
Fen Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edb. Bölümü Öğrencisi

_________________________________

Deniz kenarında mecnun gezerken,
Elime bir cura saz iras geldi.

Nice şükr etmeyim Bârî Hüdâya,
Şahan arar iken baz iras geldi.

Ayağına geymiş altından nalın,
Gel dudu dillim, gel, karşımda salın.

Mevlâ’dan istedim bir tâze gelin,
İkbâl geri döndü, kız iras geldi.

Yarimin giydiği atlasın hası,
Silindi gönlümün, kalmadı pası;

Koynunda Beslemiş Gürün alması,
Memesin emerken ağz’iras geldi.

Karac’Oğlan der ki: Hazer eyledim,
Dostun bahçasına nazar eyledim.

Seksen şeftaliye Pazar eyledim,
Sayısın yitirdim, yüz iras geldi.

Karacaoğlan

 

 
 
 

KÖYÜMÜN HALLERİ (ŞAKŞAKPINARI) KAYALAR KÖYÜ

Kimseler kalmamış şirin köyümde
Çekilmiş gitmiş ilçe şehire
Yıkılmış viran olmuş damları
Göçüp gitmişler ilçe şehire
Bir defa olmuştur göçlü davası
Ne kin kaldı nede sürdü savaşı
El kapısında sürünmek nesi
Akıl almış gitmişler ilçe şehire
Gürün ilçesinin numune köyü
Kalmamış sürülerle koyunu
Şimdi anılıyor Kayalar deyi
Yıkılmış gitmişler ilçe şehire
Köyümün arkası Altın pınar yaylası
Mezarlığa dönmüş yanı yöresi
Atalarımın orda gelir nefesi
Bükülmüş gitmişler ilçe şehire
Benim atalarım yatar üst başta
Hacı Mehmet dedem hayalde düşte
Mehrali YALÇINKAYA bir viran köşkte
Göçüp gitmişler ilçe şehire
Köyün karşısı Yalçınkayalar tarlası
Bellidir adından beyi ağası
Hani Mehrali’nin evi yuvası
Göçüp gitmişler ilçe şehire
Hırsız pınarından gece geçilmez
Çatalpınarı suyu soğuk içilmez
Toptaştan gayrı ekin biçilmez
Göçüp gitmişler ilçe şehire
Emmilerimin kapılaı kitlendi
Geri gelirler diye gayet beklendi
Ağıllar yıkıldı sürüler satıldı
Göçüp gitmişler ilçe şehire
Üç beş hane kalmış otuzluk köyde
Hatır selam gelmez senede ayda
Kimi çok zengin olmuş kime fayda
Göçüp gitmişler ilçe şehire
Doğan köyünü özlerde dönmez
Ocaklar tüterde bir ışık yanmaz
Gidenle gayrı köyüne dönmez
Göçüp gitmişler ilçe şehire

Doğan YALÇINKAYA

_________________________________

GÜRÜN DERNEĞİNE
Dermansız dertleri verendir gerçek dostum

Otuz üç yıl gurbette kader attı bu postum.
Bir çok eş dost akraba, inanın gerçek küstüm

Yıllardır dert çekerim ağladım garip sustum.

Oralarda yaşarken GÜRÜN’E şiir yazdım
Şimdi gurbet illerde bir garip mecnun gezdim.

Yüreğim o kitaptır, gördünüz dertle dolu
Çok aradım kayboldu nerde şu Anadolu.
Aşk çilesiz olsaydı her yazan aşık olur

Eğer kalpte ararsa herkes gerçeği bulur.

Sevgi aşkın içinde yandıkça o yüreği
Deryada sandal gibi çektirir hep küreği.

Aşkın iç dünyasını hiçbir kimse anlamaz
Binlerce şiir yazsak okur bizi dinlemez.

Üzülmeyin dostlar ben sizlerden biriyim
Bu beden ölür bir gün dost katında diriyim.

Size yazacağım çok, bu değil binde biri

En sonu dost gönderdi açıkladık çok sırrı.
Sahtekar dünyasında çok düzenbaz yürüdü

Dostun kudreti ile bizden çoğu çürüdü.
Mızrap ser veriri ama inan ki sır veremez

Herkes okur kitabı hakikate eremez.

01.04.2003
Mızrap GÜNEŞ

_____________________________

GÜRÜNÜ’ME

Bozkırlı dağlarda çıkar sal taşlar,
Bahçede bağlarda ötüşen kuşlar,
Bir başka güzellik sonbahar kışlar,
Gelin görünümü alır GÜRÜN’üm.

İlk bahar yazına doyum olmuyor,
Gökpınarda keder efkar kalmıyor,
Ruhlarda açılan güllar solmuyor,
Sanki rüyada masal GÜRÜN”üm.

Alabalık festivali bambaşka,
Elma kayısısı benziyor aşka,
Çağdaş uyğar bilincinle sen yaşa,
Sonsuza dek böyle görün GÜRÜN’üm.

Gönül arzuluyor yine sılayı,
Davullu zurnalı düğün alayı,
Bahçelerde çekilir halayı,Gönülden seni özledim Gürünüm.

Yıllardır hasretim güzelim sana,
Hasret cektirdin gurbette bana,
Doğan vurgundur gönülden sana,
Sevgi ile selam yeşil GÜRÜN’üm.

Doğan YALÇINKAYA
_________________________________

BIRAKIN KALSIN
Gürün’üm şirinsin küçük beldesin
Bakan Bey gelecekti gurbet eldesin
Dört yıl daha bekle eski haldesin
Hastalar can verdi bırakın kalsın
Yıllar geçer böyle perişan olduk,
İki hemşire ile üç doktor aldık
Gürün’e hizmet dedik çok kapı çaldık
Hastalar can verdi bırakın kalsın.
Yazdırdık derdimizi Bakan beyime
Mevki makam peşinde köylü neyine
Hani yollar yapacaktınız köyüme
Sözünü dün verdi bırakın kalsın.
Çok aradık müracaatımız olmamış
Gürün’ün çilesi tamam olmamış
Meğer adayımız bakan olmamış
Onlar yan verdi bırakın kalsın.
Görmedim öyle sözünde duran
Adayımız not aldı gelecek yarın
Çok ümitler almıştı ezelde Gürün
Gelenler yan vurdu bırakın kalsın.
Her yeri imar eder kürsüye çıkan
Asılsız boş lafı söylemem sakın
Ne olur Gürün’e bir defa bakın
Bakanlar nam verdi bırakın kalsın.
Hastane istedik biz de Gürün’e
Spor salonu gerekmiş onun yerine
Takıldı dilekçemiz bakan beyin birine
Hastalar son verdi bırakın kalsın.
Kadere boyun eğdik çekeriz matem
Ücretsiz bakmıyor doktorlar zaten
İcat olmuş parayla böbreğini satan
Hekimler şan verdi bırakın kalsın.
Çıkar için amca dayı oldular
Çiftlikteki ayrılan payı aldılar
Sağlam gittik sakat diye saldılar
Tabip raporu tam verdi bırakın kalsın.
Gelmedi bir tane çıkar gütmemiş
Nice yetim hakkı tüyü büyümemiş
Yediler o kadar az daha yetmemiş
Yiyenleri Emin dün gördü bırakın kalsın
Emin ALPAY

———————————–

 ORGENERAL DEĞERLİ KOMUTAN H.EDİP BAŞER PAŞAYA
 
Aslı Gürünlüdür Nizip’te doğmuş
Edip Başer gibi paşam var benim
Kore de barış için nöbete durmuş
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Bir ömre bedel çetiği çile
Defterlere sığmaz getirsem dile
Konuşması tatlı benzer bülbüle
Edip Başer gibi paşam var benim
 
İlkokula kurultayda başlayan
Sapanla kuş vurup ceviz taşlayan
Elme ağacına armut aşlayan
Edip Başer gibi paiam var benim
 
Yalanı sevmeyen söze inanan
Çocukluğa dönüp maziyi anan
Kalbi vatan sevgisiyle şahlanan
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Moreli yüksektir değişmez rengi
Savaştan korkusuz yönetir cengi
Sicili çok temiz bulunmaz dengi
Edip Başer gibi paşam var benim
 
İçten içe duygularla çağlayan
Vatana hizmeti ibadet sayan
Her görevde başarıyı sağlayan
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Ordusunu savaşa hazırlayan
Cesaretiyle düşmanı caydıran
Kurmaylara kendisini saydıran
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Bir bakışta acıları dindiren
Muhabbeti kalbimize indiren
Heybetiyle düşmanları sindiren
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Her zaman neşeli, her zaman olgun
Bazı çok ateşli, bazı da durgun
Saçları kırlaşmış vucudu dolgun
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Taktiri ödülü saymakla bitmez
Haksız bir lokmaya tenezül etmez
Seni anlamaya gücümüz yetmez
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Hayatında çok çeşitli anı var
Şehitliğe adıyacak canı var
Damarında asil TÜRK’ün kanı var
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Maviden yeşilden aldan da güzel
Meyvesi bol olan daldan da güzel
Arının yaptığı baldan da güzel
Edip Başer gibi paşam var benim
 
Yalçın derki devlet kuşu başında
Bereker var ekmeğinde aşında
Nüfus kaydı elli altı yaşında
Edip Başer gibi paşam var benim
 

01.12.1998

Berber Turgut YALÇIN

 
 

 _________________________________

GÜRÜN’Ü ÖZLUYORUM
02-02-2006

Gök mani dal yeşil tarla sarı
Kuşların çiçeklerin diyarı
Ne başta dert ne gönülde hasret
Doğduğum büyüdüğüm GÜRÜN’ü özlüyorum

Ne zengin ne fakır sen ben farkı
Kardeş kavgası olmayan
Kış günü herkesin evi barkı olan
Doğduğum büyüdüğüm GÜRÜN’nü özlüyorum

Yaşamak sevmek gönülden olan
Hiçbir dert keder olmayan
Olursa bir şikayet ölümden olan
Doğduğum büyüdüğüm GÜRÜN’ü özlüyorum

DOĞAN YALÇINKAYA

 
 
 

————————————————

Deniz kenarında mecnun gezerken,
Elime bir cura saz iras geldi.

Nice şükr etmeyim Bârî Hüdâya,
Şahan arar iken baz iras geldi.

Ayağına geymiş altından nalın,
Gel dudu dillim, gel, karşımda salın.

Mevlâ’dan istedim bir tâze gelin,
İkbâl geri döndü, kız iras geldi.

Yarimin giydiği atlasın hası,
Silindi gönlümün, kalmadı pası;

Koynunda Beslemiş Gürün alması,
Memesin emerken ağz’iras geldi.

Karac’Oğlan der ki: Hazer eyledim,
Dostun bahçasına nazar eyledim.

Seksen şeftaliye Pazar eyledim,
Sayısın yitirdim, yüz iras geldi.

Karacaoğlan

_________________________________

GÜRÜNÜM
Senden uzak hasretini çekenler
İçten içe yanar gider Gürün’üm
Yaşta küçük fakat erken çökenler
Hasretinle yanıp tüter Gürün’üm.
Dört mevsim sendedir, baharın neşe,
Gezdim her yanını ben köşe köşe
Şaşkın oldum, gidemedim bir işe,
Senin hasretinle yandım Gürün’üm.
Sivas vilayetim, kasabam Gürün
Bir kez olsun dostlar sizler de görün,
Gidin o belde de devranlar sürün,
Neşe dolun Gökpınar sende Gürün’üm.
Yalçın kayaların var. Şuğul’un ulu.
Sağı meyveliktir. Çiçeklik solu.
Ersani ah çeker o da Allah kulu
Sana kavuşmayı özler Gürün’üm.
Ersani YİĞİTTÜRK